SON DAKİKA
reklam
reklam

Angola (Afrika’daki Portekiz sömürgelerinden)

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 24 Eylül 2024, Salı - 12:54   Okunma Sayısı:

Angola

    Afrika’nın güneybatısında, yüzölçümü neredeyse Türkiye’nin iki katına yakın (1.247.000 km2), nüfusu 33 milyon kadardır. Ülkenin resmi dili Portekizce’dir.

    Afrika’da sömürge kazanmak amacıyla 1890’lı yıllarda pasifleştirme siyasetiyle başlatılan faaliyetler sonucunda Portekizliler, Angola’da siyasi, askeri ve dini faktörlere dayanan sayısız resmi yönetim biçimlerini yürürlüğe koymuşlardır.

    Bu kontrol biçimleri yerel toplumlarla farklı biçimde ilişki kurmuş ve onları etkilemiştir. Zorlayıcı emek ve vergi kesintileri, ırk ayrımcılığı, otoriter siyaset ve ekonomik sömürü, Afrika’daki Portekiz sömürgeciliğinin temel mirası olarak kalmıştır. 

 

Bağımsızlık fikri ve eylemler 

1960’lardan itibaren gelişen bağımsızlık fikirleri 1975 yılında bağımsızlık savaşlarına yol açmıştır. Portekizliler Kasım 1975’te kesin olarak geri çekildiklerinde ülkede iç savaş devam etmekteydi. Bu iç savaşta sol örgüt olarak bilinen MLPA, Kübalı askerler, Sovyet teknisyenleri ve Sovyet silahlarıyla destekleniyordu. MPLA, başkenti ve limanı elinde bulunduruyordu. MPLA sonunda yönetimde tek söz oldu. 11 Kasım 1975’te Angola bağımsızlığına kavuşmuştur.

 

Angola’nın zenginlikleri

    Topraklarında oldukça zengin yer altı kaynaklarını bulunan Angola, dünyanın en fazla ikinci ham petrol üreticisidir. Ülkenin ihraç ürünleri arasında ilk sırayı alan petrolün, ülke ihracatında %85’lik payı vardır.

    Dünyanın en fazla elmas üreten beş ülkesinden biridir Angola… Dünyanın dört büyük kahve üreticisi ülke arasında yer alır. Angola bu potansiyeliyle uluslararası finans sektörü için cazibe merkezidir.

 

Angola Ekonomisi 

    Ülke ekonomisi 2000’li yılların başından bu yana hızla gelişme göstermektedir. Dünya petrol fiyatlarının artması sebebiyle Angola ekonomisi 2004 ile 2007 yılları arasında yıllık %15’lik bir büyüme yakalarken 2008 yılında çıkan ekonomik kriz Angola ekonomisinde bir daralmaya sebep olmuştur. 

    Enflasyon kendisini göstermeye başlamıştır. Başkent Luanda son dünyanın en pahalı beş şehrinden birisidir. Buna rağmen Angola ekonomisinde ise istikrar sürmektedir. Angola yıllık ithalatı 25 milyar dolar gibi rakama tekabül ederken Türkiye ve Angola arasında bulunan ticari ilişki her geçen gün büyümektedir. Öyle ki, Türkiye Ekonomi Bakanlığı 2013 yılında Angola’yı hedef ülke olarak belirlemiştir.

Angola ticaretinde önemli yer tutan Türkiye kökenli firmalar ise ülkeye inşaat malzemeleri, gıda, tekstil, otomotiv yan sanayi, makine ve tarım aletleri ihraç etmektedir.

 

Sonuç

    Avrupa sömürgeciliği tarihindeki en büyük çelişkilerden biri, Portekiz devletinin Afrika'da ilk sömürge imparatorluklarından birini kurmasına rağmen daha sonra diğer birçok Avrupa ulusunun kendilerini kaybedip kıtayı yağmalamaya başlamasından sonra hâkimiyeti Batı’nın diğer emperyalist devletlerine bırakmış olmasıdır.

Portekizliler Afrika'nın ilk sömürgecileri olsalar da sömürgecilikteki eski güçlerini diğer emperyalist Batı devletlerine kaptırdılar. Buna rağmen Afrika'da Portekiz sömürgesi ülkelerin ekonomik refah seviyesi en kötü olanların arasında sayılır. Bu hakikat dahi yalnız başına Portekiz'in Afrika'daki emperyalist mirasını ortaya koymaya yeter.

 

Yorumlama

Portekizliler, ilk coğrafi keşifleri 15 ve 16’ncı yüzyıllarda (1415-1542) yapmışlardır. Bu dönemde Portekiz, Afrika kıtasının etrafını Ümit Burnu yoluyla dolanıp Hindistan’a giden doğu yolunu keşfetmiş, bu sayede Güneydoğu Asya ülkeleriyle tamamıyla temas kurarak, Afrika’nın bazı bölgelerini sömürgeleştirmiş, Brezilya’yı keşfetmiş ve Çin’e, Avrupa’dan giden ilk ticari ve diplomatik elçileri göndermiştir.

Ben, 1992 yılında 11 günlük bir resmi ziyaret nedeniyle Portekiz’de bulunmuş, bu ülkeyle ilgili gözlem ve anılarımı gazetede yazmıştım. Bugün AB’den maddi yardım alarak geçimini sürdüren Portekiz, son günlerde yangınlarla mücadele etmekte ve yine Avrupa ülkelerinden destek beklemektedir.

Portekizli subaylarla konuşmalarımızda Türkiye’yi hâlâ imparatorluk olarak gördüklerine şaşırmıştım. Konuştuğum kişi, diğer Portekizli askerlere, “Türk subaylarının çok yüksek maaş aldıklarını, her ay bir arsa alabildiklerini, askeri hastanelerinin gayet düzenli hizmet verdiğini ve askerlerin ödeme yapmadıklarını” anlatıyordu. Ben bu konuşmanın hiçbir yerinde müdahil olmadım, ama Türkiye’nin bir Cumhuriyet olduğundan, askerî hastanelerinin varlığından ve asker kişilerin maaşlarından bîhaberdi.

Bir Hollanda, bir İngiltere ve Fransa gibi küpünü doldurmayı becerememişti. Tıpkı Osmanlı devleti gibi…  Tarih onların da karşısına şimdi nimet değil külfet çıkarmıştı. “Akarken küpünü doldurmak” sizin için de geçerli değil miydi?

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam