SON DAKİKA
reklam
reklam

MEHMET ŞİMŞEK’DEN ENFLASYON DEĞERLENDİRMESİ

Köşe Yazarı: Zafer ÖZCİVAN   Eklenme Tarihi: 5 Eylül 2024, Perşembe - 00:46   Okunma Sayısı:
  1. Hazine ve maliye bakanımız Sn. Mehmet Şimşek geçtiğimiz günlerde açıklanan temmuz ayı enflasyon verilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Öncelikle haziran ayına göre yüksek çıkan enflasyon oranının geçici sebeplerden kaynaklandığını, yıllık enflasyonun ise %71 den %61,78 e düştüğünü ve bu düşmenin önümüzdeki aylarda da devam edeceğine ilişkin ifadeler kullandı.

TÜİK tarafından açıklanan yıllık enflasyon oranı yıllık %61,78 iken ekonomi bilim insanları tarafından kurulan enflasyon araştırma grubu (ENAG) temmuz ayı enflasyonunu %100,88 olarak, aynı şekilde aylık enflasyon TÜİK’e göre %3.23, ENAG a göre ise %5,91 olarak kamuoyu ile paylaşıldı. Öte yandan İstanbul Ticaret odası tarafından İstanbul enflasyonu %72 olarak açıklandı.

Vatandaş olarak yukarıdaki verilerin hangisine inanacağız? Doğal olarak hiçbirine inanmayacağız. Çünkü gerçek enflasyon oranı çarşıda, pazarda, markette yaşadığımız fiyat artış oranıdır ve bu da TÜİK tarafından açıklanan oranların neredeyse iki katına yaklaşmaktadır. Bir devlet kurumu olarak TÜİK’e inanmak, güvenmek, hesaplarımızda bu kurumun verilerini esas almak durumundayız ama son birkaç yıldan bu yana kurum tarafından yapılan hesaplamaların gerçekle ilgisi olmadığı gerekçesiyle TÜİK’e olan güven her geçen gün azalmaktadır. Kaldı ki doktor muayenesinin 36 TL, aylık ortalama kiranın 6400 TL, peynirin 170 TL olarak baz alınan hesaplamaların yapıldığı geçen ay ekonomim gazetesi değerli yazarı Sn. Alaattin Aktaş tarafından ortaya çıkarıldı ve enflasyon oranlarının gerçekle ilgisi olmadığı ispatlanmış oldu. Dolayısıyla TÜİK rakamlarını baz alsak dahi haziranda %1,64 olan aylık enflasyon temmuzda %3.23 e yükselmiş. Başka bir deyişle cebimizden çıkan para iki ayda iki katına çıkmış. Yetkililerin enflasyon düştü demeçlerine bu durumda inanmak çok zordur. Geçen ay elektrik ve akaryakıta yapılan yüksek oranlı zamlar haziran sonunda yapıldığı için ilgili ayın enflasyon hesaplarında yer almamıştı. Temmuz ayında ise ay sonunda yapılan %38 lik doğalgaz zammı hesaplarda mevcut değildir ve ağustos ayı hesaplarında değerlendirilecektir. Tabii ki bu hesaplar başka zam yapılmayacağı öngörüsüyle geçerlidir. Öte yandan gazprom tarafından doğalgaza tekrar bir zam yapılacağı ifade edilmektedir.

Sn. Mehmet Şimşek’ten gelen açıklamalara dönecek olursak aylık enflasyonun geçici sebeplerle yükseldiği vurgulanmaktadır. Geçici sebepler son yapılan zamlar olabilir ama önümüzdeki aylarda yeni zamlar gelebileceği hesaba katılmamaktadır. Yıllık enflasyon hesabında ise yaklaşık 10 puanlık bir düşüş gerçekleştiği ve önümüzdeki aylarda da düşüşün devam edeceği ifade edilmektedir. Ancak yaşanan düşüşün baz etkisiyle olduğu unutulmuş veya atlanmıştır. Hatırlanacağı üzere geçen yıl temmuz ve ağustos aylarında, Şubat’ta yaşadığımız deprem nedeniyle oluşan bütçe açığını kapatmak üzere zorunlu olarak yapılan zamlar ve vergi düzenlemeleri nedeniyle aylık enflasyon %9,5 civarında idi.

Orta vadeli planda öngörülen %38 lik yıl sonu enflasyon hedefini tutturabilmek son derece zor gözüküyor. En başta elektrik, doğalgaz ve akaryakıta gelen yüksek oranlı fiyat artışları her türlü ürüne yansıyacaktır. Buna ek olarak gazprom tarafından açıklanan doğalgaza bir zam daha yapılacağının açıklanması, bütçe açığının kapatılması. Ödenecek kısa vadeli borçlarımız da dikkate alındığında yeni zamların gelebileceği endişesi hâkim olmaktadır. Ekonomik gelişmeler en çok etkileyebilecek iki olay daha dikkate alınmak zorundadır. Birincisi Ortadoğu da gelişen savaşlar nedeniyle petrol fiyatlarının yükselişe geçmesi ikincisi ise yeni bir göç dalgasının oluşmasıdır. Zaten mevcut sığınmacı ve göçmenlere zor bakıyoruz bir daha sığınmacı akını yaşanırsa ekonomimiz çok zorlanacaktır.

Sayın bakanımızın açıklamalarından biri de fiyat istikrarının sağlanarak vatandaşlarımızın refah düzeyini kalıcı olarak arttırmak yönündedir. Ancak bu da son derece zor gözükmektedir. Günümüzde çalışan nüfusun %40 kadarı asgari ücretle ve açlık sınırının altında yaşam savaşı vermektedir. Buna emeklileri de ilave ettiğimizde nüfusun neredeyse yarısı açlık sınırının altında yaşamaktadır. Asgari ücrete zam yapılmaması da ayrı bir handikaptır. Çünkü ocak temmuz döneminde TÜİK verilerine göre yaşanan enflasyon oranı %27,8 olmasına rağmen ücret artışı yapılmadığından asgari ücretlilerin alım gücü bu oranda düşmüş, yani ücret 12.000 TL civarına gelmiştir. Öte yandan sıkılaştırılmış para politikası iç talebi daraltarak enflasyonu önlemek için iyi bir çözüm olmasının yanında halkın alım gücünü düşürmesi nedeniyle piyasada durgunluk yaratma riski oldukça yüksektir.

Durgunluk demişken artan kredi faizleri nedeniyle özellikle üretim işletmeleri küçülmek zorunda kalmakta, bu da üretime en çok ihtiyacımız olduğu dönemde üretim azalmasına, siparişlerin küçülmesine sebep olmaktadır. Öte yandan son günlerde yatay seyreden döviz kurları az da olsa hareketlilik kazansa da turizm sektörü ve ihracat yapan işletmeler için olumsuz bir gelişmedir. Çünkü giderler sürekli yükseldiği halde gelirler sabit kalmakta bu da bazı işletmelerin karlarından fedakârlık yapmasına hatta zararına çalışmasına sebep olmaktadır. Üretimin azalması, ihracatın düşmesi ve buna bağlı olarak merkez bankası döviz rezervlerine katkının azalacağı anlamına gelir

Yukarıda kısa vadeli borçlardan da bahsetmeye çalışmıştım. Konuyu biraz açmak gerekirse birkaç ay öncesine kadar eksi bakiye veren merkez bankası rezervlerimiz 2 ağustos haftasında brüt swap dahil 150 milyar dolar civarına kadaryükselmiştir.Tabii ki bunun sebepleri arasında Sn. Bakanımızın yabancı ülkelerin finans çevrelerine sabit kur sözü vererek sıcak para veya carry trade yöntemi ile de olsa yabancı paranın gelmesini sağlamak olabili.iUluslrrası kredi derecelendirme kuruluşlarından biri olan Mood’s in ülke puanımızı iki puan birden arttırarak B3 den B1 e yükseltmesi, görünümü de pozitif açıklaması; gri listeden çıkmamız da yabancı para girilişlerinde etkili olacaktır. Benim tahminim bu olumlu gelişmeler nedeniyle 20-25 milyar dolar daha yabancı para girişi olabilir. Ancak sıcak para ve carry trader yöntemiyle gelen paranın bir müddet sonra gideceği unutulmamalıdır. Önemli olan gelen paranın sabit sermaye yatırımı yani üretime yatırım olmasıdır. Bir de unutmamamız gereken bir konu daha var. IMF kriterlerine göre en düşük merkez bankası rezervleri kısa vadeli ödenecek borç tutarı kadar olmalıdır. Bizim kısa vadeli borcumuzun 235 milyar dolar olduğu varsayımıyla rezerv açığımız 85 milyar dolardır.

Sonuç olarak ümit edelim ki Sn. Bakanımızın iyimser tahminleri yıl sonuna kadar gerçekleşsin ve ben ve başka yazarlar yazdıklarımızdan pişmanlık duyalım.

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist-Yazar

[email protected]

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam