SON DAKİKA
reklam
reklam

Sessiz Çığlık

Köşe Yazarı: Osman ÇAKIR   Eklenme Tarihi: 12 Haziran 2024, Çarşamba - 00:04   Okunma Sayısı:

Dücane Cündioğlu bir makalesinde "Sözcüklerimden başka değerli bir şey yoktu yanımda, onları sundum sana..." diyordu.

 

Ben ise, "sadece umutlarımı ve hayallerimi fısıldamak istemiştim kulağına..."

 

Söylemek isteyip de söyleyemediğim ne çok sözlerim varmış meğer. Tıpkı yazmak isteyip de yazamadıklarım gibi...

 

İnsan ruhunun derinliklerinde saklanan bu kelimeler, duyguların ifadesizliğinde kaybolmuş gibidir. 

 

Her birimizin içinde biriken, söylenmemiş sözler ve yazılmamış satırlar vardır.

 

İç dünyamızda biriktirdiğimiz sözler, çoğu zaman korkularımızın, endişelerimizin ve tereddütlerimizin esiri olur. 

 

Bazen birine söylemek istediğimiz güzel bir cümle, kalbimizde yankılanırken dudaklarımızdan dökülmeyi bekler. 

 

Çekingenlik ya da yanlış anlaşılma korkusu, bu cümleleri boğazımızda düğüm yapar.

 

Sevdiğimiz insanlara içimizdekileri dökememek, duygularımızı ifade edememek, zamanla içimizde bir yük oluşturur. 

 

Söylenmemiş sevgi sözcükleri, teşekkürler, özürler... Hepsi birer hazine gibi içimizde saklı kalır. 

 

Bu hazineyi paylaşamamak, yalnızlığımızı derinleştirir, kalbimizi ağırlaştırır.

 

Yazmak, çoğu zaman konuşmaktan daha kolay gibi görünse de, yazıya dökemediğimiz hisler de bir o kadar ağırdır. 

 

Yazmak istediğimiz, ancak bir türlü kalemimize dökülemeyen düşüncelerimiz vardır. 

 

Beynimizde uçuşan fikirler, kağıda dökülmeyi beklerken bir türlü şekil bulamazlar.

 

Yazmak, duyguları ifade etmenin en güçlü yollarından biridir. 

 

Bazen hisler o kadar yoğun olur ki, kelimeler bu yoğunluğu taşıyamaz. 

 

Duyguların karmaşası içinde, doğru kelimeleri bulmak zorlaşır. 

 

İçimizde bir fırtına koparken, bu fırtınayı kağıda dökmek, sakinleştirmek yerine daha da büyütebilir.

 

Söylenmemiş sözler ve yazılmamış satırlar, aslında birer sessiz çığlıktır. 

 

Bu çığlıklar, içimizde yankılanır, duvarlara çarpar ve geri döner. 

 

Kimseye ulaşamayan bu sesler, bizi içten içe yıpratır.

 

Sessiz çığlıklarımız, haykırmak isteyip de sustuğumuz anlarda, yazmak isteyip de kalemi bıraktığımız zamanlarda daha da artar. 

 

Bu çığlıklar, duygularımızın yoğunluğunu ve ifade edilme ihtiyacını ortaya koyar.

 

Söylemek ve yazmak, duyguların özgürlüğe kavuşmasıdır. 

 

İçimizde biriktirdiğimiz her kelime, özgürlüğüne kavuştuğunda, hafifleriz. 

 

Duygularımızı ifade edebilmek, hem kendimizle hem de çevremizle olan ilişkilerimizi derinleştirir.

 

Söyleyemediğimiz sözler ve yazamadığımız satırlar, aslında içimizde sakladığımız gerçeklerdir. 

 

Bu gerçekleri paylaşmak, cesaret ve samimiyet gerektirir. Kendimizi ifade edebilmek, bizi daha güçlü ve daha huzurlu kılar.

 

Sonuç olarak, söylemek isteyip de söyleyemediğimiz sözler ve yazmak isteyip de yazamadığımız satırlar, iç dünyamızın zenginliğini gösterir. 

 

Bu zenginlik, paylaşıldıkça çoğalır, güzelleşir.

 

İçimizde biriken kelimeleri serbest bırakmak, duygularımızı özgürleştirmek, hayatımızı daha anlamlı kılar. 

 

Kendimize ve sevdiklerimize karşı dürüst olmak, duygularımızı ifade etmek, ruhumuzun yükünü hafifletir. 

 

Söylemek ve yazmak, içsel bir yolculuktur. Bu yolculukta, her adım bizi daha derin ve samimi bir yaşama taşır.

 

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam