SON DAKİKA
reklam
reklam

TOKYO OLİMPİYATLARININ ARDINDAN -8 // Sporun başkenti Tokyo

Eklenme Tarihi: 26 Ağustos 2021, Perşembe - 09:15   Okunma Sayısı: 54329
Japonya'nın başkenti Tokyo tarihinde ikinci kez Yaz Olimpiyatlarına ev sahipliği yaptı. Tokyo'yu gezmeye başladığınızda hemen her yerde, değişik spor branşları için yapılmış, spor salonlarını, spor alanlarını ya da spor merkezlerini görmek mümkün. Ayrıca günün her saatinde özellikle parklarda spor yapan yüzlerce insan görmeniz mümkün.

32.Yaz Olimpiyatlarının adaylığında Tokyo ile birlikte İstanbul da adaydı. Kimin ev sahipliği yapacağı 7 Eylül 2013 günü Arjantin'in başkenti Buenos Aires'te düzenlenen 125. IOC Toplantısı'nın ilk gününde yapılan oylamada belirlenmişti. O gece İstanbul'da sona eren Masa Tenisi Turnuvasının boğazdaki gala yemeğinde sonucun açıklanmasını dört gözle beklemiş, adaylığı Tokyo'ya kaptırınca çok üzülmüştük. O günden 8 yıl sonra, Tokyo Olimpiyatları bir yıllık gecikmeyle mükemmel bir şekilde yapıldı. Elbette insan eğer biz kazansaydık ne olurdu? demeden duramıyor. Türkiye'de, İstanbul'da bir Olimpiyat elbette herkesin ortak hayali. Ancak, Tokyo'yu gezerken Japonlarda gördüğüm spor kültürü ve spor sevgisi, bu oyunları boşuna hak etmediklerini gösterdi bana. Tokyo, sadece Olimpiyatlar için değil, her zaman için sporun adeta başkenti. 2014'de ilk kez Tokyo'ya gittiğimde Japon halkının spor salonlarını nasıl doldurduğuna şahit olmuştum. Eğer pandemi olmasaydı, 2020 Olimpiyatları da Japon seyirciler tarafından ilgiyle takip edilirdi. 2013'de Mersin'deki Akdeniz Oyunlarının boş tribünlere karşı oynandığını düşündükçe, organizasyonlara talip olmadan önce insanımıza spor kültünü aşılamanın, sporu sevdirmenin yollarını aramalıyız diye düşünüyorum. Tokyo'da ve Japonya'nın genelinde öyle bir spor kültürü var ki, her yıl şehir bir çok önemli spor organizasyonuna ev sahipliği yapıyor. Bir başka değişle, yerel idareler spor kültürü ve sevgisiyle yoğrulmuş insanlarını onore ediyor ve onları mükafatlandırıyor.

 

 

 

Açılış Japon geleneklerini yansıttı

 Yaz Olimpiyatları boyunca hemen her yerde Nippon adını görmek mümkündü. Biz Japon, İngilizler Japan dese de, Japonlar kendilerine, güneşin yükseldiği yer anlamına gelen Nippon diyor. 2020 Tokyo Olimpiyatları boyunca Nippon ismi kullanıldı. Açılış töreninde Japonya kültürünün önemli değerlerine yer verildi. Bu da bize Japonya'yı daha yakından tanıma imkanı verdi. Örneğin Japon kültüründe önemli bir yeri olan marangozluk mesleğini temsilen yapılan dans gösterisi son derece ilgi çekiciydi. Törende sergilenen Olimpiyat halkaları, 1964'teki oyunlar için Tokyo'ya gelen sporcuların diktiği ağaçlardan elde edilen kerestelerle yapıldı. Açılışa kağıttan beyaz güvercinler güzel bir görsel oluşturdu. 1988 Seul'de hatırlanacağı üzere barış için salınan güvercinlerin olimpiyat meşalesinin içine konup, daha sonra meşalenin yakılmasıyla istenmeyen olayların olması üzerine o tarihten bu yana canlı güvercin kullanılmıyor. Oyunlardaki 50 spor dalının piktogramları Japon pandomi ustaları tarafından canlandırıldığı bölüm gerçekten çok güzeldi. Piktogramlar ilk kez 1964'de yine Tokyo'da kullanılmıştı. Japonların tarihinde önemli yer tutan 400 yıllık halk tiyatrosu Kabuki'nin gösterisi oldukça ilginçti. Merakla beklenen olimpiyat ateşi ise annesi Japon, babası Haitili olan Japon tenis sporcusu Naomi Osaka tarafından Fransız klasik müzik bestecisi Maurice Ravel'in ünlü orkestra eseri Bolero eşliğinde yakıldı. Açılış boyunca kiraz çiçeği sakura başta olmak üzere çiçek figürleri bolca kullanıldı. Sporcular müsabakalarda toplam 339 madalya için mücadele etti. Dağıtılan madalyalar geri dönüşüm ile üretilirken, 60 milimetre çapında ve 3 milimetre kalınlığında hazırlandı. Türkiye bu 339 madalyanın 13'ünü almayı başardı.

Sakura Japon kültürünün bir parçası

Japonya denince akla çoğunlukla pembeye bürünmüş büyüleyici doğası gelir. Sebebi baharın gelişiyle ortaya çıkan Sakura yani kiraz ağaçları. Japon kültüründe kiraz çiçeği Sakura'nın bambaşka bir yeri var. Tokyo'yu gezerken de Sakura mevsimi olmasa da Sakura etkisini her yerde görmeniz mümkün. Uneo Parkında Sakura Kadın Dans Topluluğunun ücretsiz gösterisini izleme imkanı buldum. İsimler, semboller, renkler, desenler, aklınıza gelebilecek her yerde ve her şeyde Sakura izlerini görmek mümkün. İlkbaharda Mart sonu Nisan başındaki 2-3 hafta süresince kiraz ağaçlarının çiçek açtığı döneme Sakura deniyor. Sakura sadece baharın gelişinin habercisi değil, Japonlar için yaşamın değerinin farkına varılması gerektiğini hatırlatan bir sembol. Resimlerden, fotoğraflardan gördüğüm Sakura'yı Japonlar anlata, anlata bitiremediler. Öyle ki, bir gün Sakura mevsiminde Tokyo'yu bir kez daha görmeyi programıma aldım.

İlk uğrak noktası İmparatorluk Sarayı

Dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri olan Tokyo’yu gezmek ve güzelliklerini keşfetmek hiç de zor değil. Tüm metro ve tren hatlarındaki bilgiler, panolar Japoncanın yanı sıra İngilizce olarak yazılmış. Ayrıca indiğiniz her istasyonun çıkışında, o bölgenin haritalarına ve gezilebilecek yerlerini gösteren broşürlere ulaşabilirsiniz. Her istasyonun kuzey, güney, doğu, batı, hatta, kuzey doğu, güney batı gibi çıkışları var. İnsan seli sizi gideceğiniz yere götürecek olan kapıdan farklı bir kapıya götürebilir. Bu nedenle çıkışlara dikkat etmek gerekiyor. Tokyo’da gezinize başlayacağınız belki de ilk nokta İmparatorluk Sarayı olmalı. Zira İmparatorluk Sarayı, Tokyo’nun tam kalbinde yer alıyor. Burayı gezip gördükten sonra, kendinize üst olarak belirlerseniz, Tokyo’yu daha iyi anlayabilir ve sıkıntı çekmeden istediğiniz yere ulaşabilirsiniz. İmparatorluk Sarayına gitmek için Medya Otelimizin olduğu Shinjuku ilçesinden Yamanote tren hattını kullanarak Tokyo İstasyonu’na ulaştım. Tokyo Tren İstasyonu, tarihi görünümüyle, diğer istasyonlardan farkını hemen belli ediyor. Zaten Tokyo Tren İstasyonunun önü, fotoğrafını çekmeye çalışanlar kadar yağlı boya resmini yapmak isteyenlerle de dolu. Tokyo Tren İstasyonundan 7 dakikalık bir yürüyüşle, dev gökdelenlerin arasından sıyrıldığınızda, İmparatorluk Sarayını tüm ihtişamıyla karşınızda buluveriyorsunuz.

Doğunun başkenti

Tokyo’nun eski adı olan Edo ‘’nehrin ağzı’’ anlamına geliyor. İmparator Meici tarafından verilen ve ‘’doğunun başkenti’’ anlamına gelen Tokyo ismi 1869 yılından bu yana kullanılıyor. İmparatorluk Sarayı, Edo Kalesi’nin kalıntıları üzerine kurulmuş. Dış sınırlarının uzunluğu tam 16 km. Sarayın etrafında iç içe geçmiş üç halka görünümünü sağlayan dereler, kanallar ve hendekler bulunuyor. Bu hendeklerin üzerinde bağlantıyı sağlayan 30 köprü ve 110 kapı bulunuyor. İç hendeğin taş duvarlarının kalınlığı 5 metre. Devasa granitler İzu yarımadasından kızaklarla getirilmiş. İmparatorluk Sarayı, Tokugawa döneminde çıkan yangın, II.Dünya savaşı zamanında ise hava bombardımanı nedeniyle ağır hasar almış. Orijinal hali sadece maketlerde ve resimlerde kalan İmparatorluk Sarayından geriye sadece 2 silahlık ve 3 gözetleme kulesi sağlam kalabilmiş. Sarayın iç bölgesi sadece 23 Aralık ve 2 Ocak günleri halka açık. 'İmparatora bakıp çıkıcam' dememe rağmen görevli polisler beni her seferinde kibarca uyardılar. Sarayın geri kalan kısmı her zaman halka açık. Doğu bahçesi, özellikle kiraz ağaçlarının çiçek açtığı dönemde muhteşem oluyormuş. Bu görsel şöleni kaçırdığımız için bir kez daha üzülüyoruz. Doğu Bahçesine Otemon Kapısından giriliyor. Burası Edo döneminde kalenin ana giriş kapısıymış. Kalabalığa karışıp yolumuza devam ediyoruz. Yol bizi İmparatorluk Koleksiyonu Müzesine çıkartıyor. Müzenin devamında yol giderek dikleşiyor. Her iki yanında ise garnizon binaları bulunuyor. Yolun devamında havuzlar, şelaleler ve teraslar bizi karşılıyor. Doğu Bahçesin geçip Sarayın Dış Bahçesine geldiğimizde bizi Nicubaşi Köprüsü ve gözetleme kuleleri karşılıyor. Gezinti alanının sonunda ise ünlü Seimon Kapısı yer alıyor. Köprünün yanında bulunan binalar 17.yüzyıldan kalma. Fuşimi Gözetleme Kulesi ve Sakuradamon en etkileyici binalar. Saray hendeği boyunca devam ettiğinizde Ulusal Parlamento Binasına ulaşabilirsiniz. Hint ve antik Pers esintileri taşıyan bu binanın diğer tarafında ise Anayasa Mahkemesi ve Ulusal Tiyatro bulunuyor.

Kutsal Diriliş Katedrali

JR tren hattında Ochanomizu istasyonunda indiğinizde, güney batı çıkışının hemen karşısında görkemli bir yapı olan Kutsal Diriliş Katedrali sizi karşılar. Katedral, Japon Ortodoks Kilisesi'nin kurucusu baş piskopos Ivan Dmitrievich Kasatkin tarafından, İmparator Meiji döneminde Japon-Rus ilişkilerini geliştirmek amacıyla yaptırıldı. Kanda Surugadai tepesindeki bu muhteşem yapı, günümüzde binaların arasında gizlenmiş bir halde. Katedral 1891'de tamamlandı ve inşaat yedi yıl sürdü. Egzotik Bizans mimarisinin izlerini taşıyan yapı, 1923'teki Büyük Kanto depreminde ciddi şekilde hasar gördü. Ana çan kulesi, kubbenin üzerine düşerek onu çökertti. Katedralin yeniden inşası, Katedral korosunun sayısız konseriyle sağlanan fon ile yapıldı. Katedral, daha kısa bir çan kulesi, değiştirilmiş bir kubbe ve daha az süslü bir iç mekan ile 1929'da yeniden kutsandı. Katedral bugün turistlerin uğrak noktası durumunda. Chiyoda'da ayrıca bir Şinto tapınağı olan Hie Mabedi de oldukça ilgi görüyor. Tapınaklar yazımda detaylı olarak değineceğim.

 

 

 

Kaynak: ÖZEL HABER
Editör: MURAT İLTER

reklam alanı

YORUMUNUZU BIRAKABİLİRSİNİZ

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam