SON DAKİKA
reklam
reklam

Geçmişe saygı, ecdâda vefa

Köşe Yazarı: Cengiz BAYSU   Eklenme Tarihi: 4 Mayıs 2024, Cumartesi - 21:29   Okunma Sayısı:

    Beykoz ortaokulunda okuduğum yıllarda Türkçe dersimize Nevin öğretmen gelirdi. Gayet kültürlü ve muhterem bir hanımefendiydi. Her dersin son 10 dakikasında birkaç kişiye sorular yönelterek onlara insan ilişkileri, çevreyi tanıma, komşuluk, telgraf yazma gibi konularda kısa ve öz anlatım yaptırırdı.

    Ailece bugünkü Paşabahçe Sigorta Hastanesi’nin yanındaki ahşap geniş bir yapıda kiracı olarak oturuyorduk. Önümüzden geçen ana caddenin adı Sahip Molla Caddesi idi. Bu caddenin deniz tarafında yazlık bir sinema vardı. Çevreyi tanıma ve anlatma dersinde bana bu caddenin anlatımı verilmiş, ben de üç dakika süreyle takdim etmiştim.

    Bu caddenin adının Sait Molla olarak değiştirildiğini gördüm. 15 Nisan 2008’de Beykoz Belediyesi Beyaz Masa’ya, 24 Mayıs 2008’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Beyaz Masa’ya mail yoluyla müracaat ederek gerekçesini öğrenmek istedim.

    İsim değişikliğinde harf farklılığının dikkatlerden kaçmış olabileceğini, caddenin adının ‘Sahip’ yerine sehven ‘Sait’ yazılmış olabileceğini düşünmüş ve bu amaçla düzeltilmesini teklif etmiştim.

Bilgi Edinme Yasası’nın gereği olmasına rağmen tarafıma cevap verilmedi. Geçen hafta Paşabahçe’deydim. Caddenin adının bu kez de Saip Molla olarak değiştirildiğini gördüm.  Bu isimleri kendi dönemleriyle ele alırsak;

 

Sahip Molla (1838-1910), İstanbul doğumlu, erdemli ve âlim bir kişi olup Pirizadeler ailesindendir. Paşabahçe’deki eski konaklardan birinin sahiplerinden olan Sahip Molla, Adliye memurluğu, Şura-yı Devlet Azalığı, 1908 Meşrutiyeti’nden sonra Ayan Meclisi Azalığı ve bir yıl sonra da Şeyhülislâmlık yapmıştır. II. Abdülhamit, Sahip Molla’ya karşı daima mesafeli olmuştur. Aynı Abdülhamit, en sevdiği adamı Sait Paşa’nın ikiyüzlü davranışlarına da maruz kalmıştır. I. Abdülhamid’in tahtından indirilmesi için Sait Paşa’nın yaptığı oylamada Sahip Molla ve bir Rum milletvekili birlikte ‘red’ oyu kullanmışlardır

 

    Saip Molla (1880-1930), Atatürk’ün “NUTUK”unda belirttiği kadarıyla “İngiliz Muhipleri Derneği”nin başkanlığını yapmış, İngilizlerle iş birliği etmiş, Milli Mücadele’ye karşı olan bir kişidir. Bediüzzaman Said-i Nursî’yi de Milli Mücadele’ye karşı olması için davet etmiş, ama Bediüzzaman’dan red cevabı almıştır. İngiliz ajanıyla yaptığı yazışmaları Nutuk’ta anlatılmıştır.

    1998 yılında emekli olduktan sonra ikâmet ettiğim ilçenin tarihini araştırmaya başlamıştım. Şimdi oturduğum Maltepe’deki sokağın sekiz yıl içinde üç kez adı değişti. Evcek dua ediyoruz, apartmanın adını değiştirmediler diye. Postacının da sık sık değiştiğini söylemem gerekiyor. Aynı apartmandakiler zaten birbirini tanımıyor. Birbirimize yabancılaşmışız, bir de çevreye yabancılaşınca semt kültürü olgunlaşamıyor.  

    Emekli olduğum tarihten çeşitli kütüphanelerde araştırma yapıyorum. Eski kayıtlardaki küçücük bir notun bile günümüze nasıl ışık tuttuğunu yansıtmak isterim: Kısmî ihtiyaçların bütünlendiği yer olarak kendini gösteren Maltepe menzil noktası, 18’inci yüzyılda Kazasker Feyzullah Efendi’nin yaptırdığı cami, çeşme ve hamamla daha uzun süreli konaklamaya elverişli hale getirilmiş. Sefere gidenler “çeşmeden su içerken gölgesinden istifade edebileceği üç ulu çınara ve bir de ‘kuyu’ya” kavuşmuşlar.[1] Dolayısıyla bugün kuyunun yeri arşiv kayıtlarında geçiyor veya kayıtlar orada bir kuyu olduğunu belirtiyor.

    Maltepe ilçe merkezindeki cami, çeşme, hamam, kuyu ve üç çınar ağacı, çekirdek yapıyı oluşturuyor. Buradaki sokak adları iki asır öncesinden günümüze kadar geldiği için bugün kuyunun yerini bulmakta güçlük çekmiyoruz.

    HABERTÜRK kanalda Pargalı İbrahim’in boğdurulmasıyla ilgili bilgi veren Prof. Dr. Nurhan Atasoy, Canfeda Tekkesi’nin bulunduğu yerin ve bugüne kadar değişmeyen sokağın adıyla mezar yerinin kolayca bulunduğunu belirtmişti.

    Portekiz’e 10 günlük gezi yapmıştım. Sokak isimlerinin 250-300 yıldan beri hiç değiştirilmediğini söyledikleri zaman inanamamıştım. Değişiklik gereken yere belki bina yapılmış, ama binanın duvarına çeşmenin ön yüzü işlenmiş. Böylelikle orada daha önce bir çeşme olduğu vurgulanmak istenmiş.

    Türkiye’de köylerin eski adları bile iade edildi. (Güroymak / Norşin). Hepimizin kendi semtine saygısı vardır. O semtin ismiyle ve oturduğumuz adresle yaşarız. Bir sıcaklık yaratır içimizde bu aşinalık. Sokak isimlerinde sık sık yapılan değişiklikler semt sakinlerine gurbetçi hissi veriyor. Sen-ben davası yüzünden veya siyasi ve ideolojik nedenlerle tarihçilere danışılmadan yapılan değişiklikler bir süre sonra “aslına rücu” ediyor.

    Belediyelerin sokaklara isim verme veya isim değiştirme işlemini öncelikle hiç yapmamalarını dilerim. Eğer mutlaka değiştirmek gerekiyorsa tarihçilere danışılmasından, ismi değiştirilecek caddedeki kişiyi üzmeden vefat etmiş ise kemiklerini sızlatmadan kılı kırk yararak yapılmasından yanayım. Bu tercih gelecek on yıllara uzanan bir köprü oluşturacaktır.    

 

[1] Haksan, M. Mermi, “İstanbul Hamamları”,Turing Otomobil Kurumu Yayını, İstanbul-1995, s: 239

reklam

MOBİL UYGULAMAMIZ

HABER ARŞİVİ


Merhaba Sevgili Okurlarım. 


KÖŞE YAZARLARI

reklam
reklam